2018 “TÜBA Ödülleri” Sahiplerini Buldu

2018 “TÜBA Ödülleri” Sahiplerini Buldu

2018 TÜBA Uluslararası Akademi, GEBİP ve TESEP Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde 26 Aralık 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen törenle sahiplerine tevdi edildi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri Töreni”ne; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, milletvekilleri, YÖK üyeleri, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, TÜBİTAK başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, TÜBA üyeleri, üniversite rektörleri, diğer protokol mensupları ile akademisyenler, ödül sahiplerinin yakınları ve davetliler katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank ve TÜBA Başkanı Acar’ın konuşmalarının ardından 2018 TÜBA Ödülleri sahiplerine tevdi edildi. TÜBA 2018 Uluslararası Akademi, GEBİP ve TESEP Ödül sahipleri ödüllerini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden aldılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tören’de yaptığı konuşmada, “Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın ilk şartı teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Ülkemizin millî teknoloji hamlesinin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum hâline dönüşmemizle mümkündür” dedi.

“Genç bilim insanlarımızın gözlerinden yansıyan heyecan ülkemizin geleceği adına bize büyük umutlar aşılıyor”
Ödüle layık görülen tüm bilim insanlarını kutlayarak kendilerine teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Genç bilim insanlarımızın gözlerinden yansıyan heyecan, azim, gurur ve cesaret, ülkemizin geleceği adına bize büyük umutlar aşılıyor” diye konuştu.

Ödül alanlara; okuma, öğrenme, tüm insanlığa faydalı olma aşklarının hiç sönmemesi temennisinde bulunan ve TÜBİTAK ile TÜBA’yı, bilimsel araştırma havuzunun genişlemesine yaptıkları katkı için tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl TÜBA tarafından üç farklı alanda verilen 47 ödülün verildiğini aktardı.

TÜBA Uluslararası Akademi Ödülleri’ni; Moğolistan, Romanya, Singapur ve Amerika’dan dört bilim insanının kazandığını, TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödülleri’ni ise 24 farklı üniversiteden 36 genç bilim adamına takdim edildiğini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca bu yıl, biri “Halil İnalcık Özel Ödülü” olmak üzere yedi eserin TÜBA-Bilimsel Telif Eser Ödülü’ne layık görüldüğünü sözlerine ekledi.

“Bilim ve teknolojiden mahrum bir kalkınma çabasının menzile varması mümkün değildir”
Bu yıl İslam bilim tarihi alanında yazdığı eşsiz eserlerle dünya çapında üne sahip olan bir ismin, Prof. Dr. Fuat Sezgin’in vefat ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Prof. Sezgin için şu ifadelere yer verdi: “Hocamız, sadece ülkemizin son yıllarda yetiştirdiği en velut, en başarılı, en çalışkan ilim insanlarından biri değildi. O aynı zamanda, yüreği bu ülke için çarpan, bu ülkenin istikbali için fikir çilesi çeken, emek veren, üreten gerçek bir vatanseverdi. O 94 yıllık ömrünün kahir ekseriyetini, medeniyetimizin ilmi birikimini gün yüzüne çıkarmaya adayan bir fikir işçisiydi.”

Merhum Sezgin’in adının yaşatılmasını boyunlarının borcu olarak gördüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu amaçla 2019 yılını ülke genelinde "Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı" ilan ettiklerini; yıl boyunca düzenlenecek etkinliklerin, onun ve ömrünü adadığı İslam kültür ve medeniyet hazinesinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacağına inandığını söyledi. 2016 yılında vefat eden tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık’ı özlemle yâd ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüce Mevla’m, ülkemizin bu güzide iki ilim adamına rahmet ve mağfiret eylesin diyorum” diye ekledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TÜBA ve TÜBİTAK tarafından ödül verilen tüm bilim insanlarımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Kendilerinden çok daha büyük başarılara, araştırmalara, akademik ve ilmi çalışmalara imza atmalarını beklediğimizi özellikle belirtmek istiyorum” şeklinde konuştu.

Bilim ve teknolojiden mahrum bir kalkınma çabasının menzile varmasının mümkün olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilim, kültür ve sanat adamlarına destek olmayan bir devletin, atılım sürecine girmesinin bir hayal olarak kalacağını, kültür ve medeniyet köklerinden, manevi hazinelerinden kopuk yürüyen bilimsel çabaların da, eksik ve yarım kalacağını vurguladı.

“Ülkemizi geleceğe çok güçlü bir şekilde taşıyacak her türlü birikim millî hazinemizde bulunuyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin her açıdan müstesna bir kültür, ilim ve tarih havzasının üzerinde, asırlardır farklı kültür, medeniyet ve inançları bünyesinde başarıyla meczetmiş bir coğrafyanın kavşak noktasında yer aldığına dikkat çekerek, “Ülkemizi geleceğe çok güçlü bir şekilde taşıyacak her türlü birikim, millî hazinemizde bulunuyor” dedi.

Ancak uzun zamandır bu hazinenin kapağının açılıp istifade edilemediğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son iki asırdır sadece ülke olarak değil; İslam dünyası olarak da ilmi çalışmalarda, üretimde, sanayide, bilimsel araştırmalarda, kültür ve sanatta yeterli inkişafı, yeterli başarıyı yakalayamıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bunda Türkiye’nin ve İslam dünyasının son asırlarda maruz kaldığı emperyalist saldırıların çok büyük etkisinin olduğunu, İslam coğrafyasının, son dönemde büyük bir oyunun malzemesi yapıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kaynakları sömürülmüş, toprakları parçalanmış, sınırları petrol, altın ve çıkar hesapları üzerinden yeniden çizilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrası inşa edilen, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise tahkim edilen yeni küresel sistem, İslam âlemini âdeta çeperlere itmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“Üniversitelerimiz, hayata geçirdiğimiz reformlarla tarihî bir değişim yaşadı”
Türkiye’nin, özellikle son 16 yıldaki hamleleriyle, asırlardır kendisine ve medeniyetine giydirilmeye çalışılan bağımlılık gömleğini parçaladığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu dönemde Türkiye’nin ekonomiyle beraber sanayi, ticaret, ulaşım ve teknolojide de çok büyük mesafe kat ettiğine işaret etti.

Gerçekleştirilen hamlelerle milletin inancının artıp kendine güveninin yeniden geldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm bunları da demokrasi ve özgürlükler alanında gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle başardık. Türkiye’nin son 16 yılda yakaladığı başarının sırrı devletiyle milletinin kaynaşmasını en üst düzeye çıkarmış olmasıdır” sözlerine yer verdi.

Türkiye’nin bu başarısının arkasında, ilmi çalışmaların önünü açılmasının, bilim insanlarının desteklenmesinin ve bu alandaki baskı ve kayırmacılığa son verilmesinin yattığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir dönem, darbecilerin, cuntacıların, vesayet güçlerinin âdeta eşik bekçisi, âdeta meşruiyet mekanizması gibi görülen üniversitelerimiz, hayata geçirdiğimiz reformlarla tarihî bir değişim yaşadı” dedi.

“Özgürlüğün olmadığı yerde özgünlük de olmaz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Uzun yıllar çatışmalarla, siyasi kavgalarla, ideolojik kamplaşmalarla anılan Türk üniversiteleri, ilk defa bizim dönemimizde bilim üretim merkezleri hâline geldi ve görevlerini yerine getirebilecekleri imkânlara kavuştu. Açık ve net söylüyorum: Kapısına ikna odalarının kurulduğu bir üniversite atmosferinden ne bilim çıkar ne âlim çıkar ne de dünya çapında araştırmacılar çıkar. Öğrencilerin yetişmesiyle, eğitimiyle değil de; başörtüsüyle, sakalıyla, kılık-kıyafetiyle uğraşan bir üniversitenin, ne ülkeye ne de millete bir faydası olur. Liyakat ve ehliyet yerine hizip dayanışmasının hâkim olduğu bir üniversiteden bilim dünyasına katkı beklemek beyhudedir. Öğrencilerin vakitlerini laboratuvar ve kütüphaneler yerine kavgalarla geçirdiği bir üniversite atmosferinde Fuat Sezginler, Aziz Sancarlar hayat bulamaz. Hepsinden önemlisi özgürlüğün olmadığı yerde özgünlük de olmaz.”

Bu anlayışla, son 16 yılda sadece ekonomide, siyasette, diplomaside değil; üniversitelerin demokratikleşip özgürleşmesinde de önemli adımlar attıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversiteleri ve kültür hayatını çölleştiren, bilimin gelişmesine engel olan yasakçı, hizipçi, fanatik ve içi kof zihniyetin cenderesinden kurtarmak için 16 yıldır büyük çaba harcadıklarını kaydetti.

Uzun yıllar öğrenci olayları, yasaklar, ikna odaları ve kimi örgütlerin baskılarıyla anılan üniversitelerin artık tarih olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, atılan adımlar sayesinde üniversitelerin gerçek anlamda bilim ve akademik çalışma yapabilecekleri imkânlara kavuştuğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün üniversitelerimizde teröre bulaşmadığı, şiddeti kutsamadığı sürece her türlü fikrin, her türlü eleştirinin yapılabildiği, bilimsel araştırmalara her türlü desteğin verildiği bir özgürlük ortamını tesis ettik” ifadelerini kullandı.

Eksiklerin olduğunu; her şey gibi akademideki gelişmelerin de insana, insan kalitesine ve eldeki imkânların ne şekilde değerlendirildiğine bağlı olduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, üniversiteler geliştikçe, araştırmacıların üretkenliği arttıkça, Türkiye’nin bu alanda da hak ettiği yere geleceğine inancının tam olduğunu belirtti.

“16 yıllık dönemde, 20 bin 155 projeye 10 milyar liranın üzerinde akademik Ar-Ge katkısı verdik”
Ülke yöneticileri olarak görevlerinin; bilim adamlarını desteklemek, araştırmalarını yapmak ve hiç çekinmeden sorularını rahatça sorabilecekleri bir iklimi tesis etmek olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla bilim insanlarının çalışmalarına büyük destekler verdiklerini ve yenilikçi fikirleri teşvik ettiklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Günümüz dünyasında gerçek anlamda bağımsızlığın ilk şartı teknolojiyi tasarlayan, geliştiren, üreten ve ihraç eden ülke konumuna ulaşmaktır. Ülkemizin millî teknoloji hamlesinin başarıya ulaşması, teknoloji üreten bir toplum hâline dönüşmemizle mümkündür” şeklinde konuştu.

16 yıllık dönemde, 20 bin 155 projeye 10 milyar liranın üzerinde akademik Ar-Ge katkısı verdiklerini, Türkiye’ye gelecek üst düzey araştırmacılara cazip teşvikler sunan Uluslararası Lider Araştırmacılar programını hazırladıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tasarım merkezleri ve teknoparkları işaret ederek başarılı olan çocuklar ve gençler için üretkenliklerini artırıp fikirlerini somut projelere dökebilecekleri ekosistemler sunduklarını dile getirdi.

“Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle tahkim etmiyorsanız kendinizi kandırıyorsunuz demektir”
Konuşmasında siber güvenlik konusuna da değinerek, “Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayiyle, yerli yazılımla ve yapay zekâyla tahkim etmiyorsanız, kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sınırların korunmasına gösterdikleri hassasiyeti, ülkenin ürettiği verilerin korunmasına da göstermek durumunda olduklarını vurguladı.

Geliştirilen Ahtapot yazılımının bir kuvvet komutanlığı karargâhına yapılan siber saldırıyı engelleyip bir NATO tatbikatına dâhil edildiğine, Türkiye’nin artık uzaydan kutuplara kadar her noktada çalışmalar yürüttüğüne ve Uzay Ajansı’nı kurduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma sektöründe gösterdiğimiz başarıyı; yazılım, finans, sağlık, enerji ve diğer kritik teknoloji alanlarında da yakalayıp ekonomik bağımsızlığımızı perçinlemeliyiz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Ülkemizdeki bilim ve eğitim kuruluşlarımızdan beklentimiz; düşünen, merak eden, araştıran, soruşturan ve sürekli daha ileriye gitmeyi hedefleyen bir anlayışı topluma yerleştirmeleridir. TÜBİTAK ve TÜBA’ya bu konuda önemli görevler düşüyor. Gayretleriyle, emekleriyle, birikimleriyle, eserleriyle bilim dünyasına, ülkemize ve tüm insanlığa katkılar sağlayan hocalarımıza, şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Bu duygularla ödül alan bilim insanlarımızı bir kez daha can-ı gönülden tebrik ediyorum.”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank: “Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi”
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, ödül töreninin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşmesinin Türkiye'nin bilim ve teknolojideki millilik hamlesinde ne derece kararlı olduğunun net bir ifadesi olduğunu söyledi. Varank, bilimsel ilerlemeyi bitiş çizgisi olmayan bir yarışa benzeterek, Türkiye'nin kendine yaraşır bir biçimde bu yarıştan asla kopmamasının gelecek nesillere karşı en önemli sorumlulukları olduğunu ifade etti.

Varank, yüksek katma değerli üretim, dijitalleşme, verimlilik artışları ve bölgesel kalkınmayı "Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi" vizyonunun gelişme eksenleri olarak belirlediklerini anımsatarak, bu alanların her birinde başarıya ulaşmak için bilim insanlarının orijinal katkı ve fikirlerine ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

Fen ve sosyal bilimlerde Türkiye'yi hedefine ulaştıracak tüm somut önerilere açık olduklarını vurgulayan Varank, şöyle devam etti: "TÜBİTAK, bilim ve teknoloji ekosistemine verdiği desteklerin yanı sıra savunmadan enerjiye, ilaçtan gıdaya, malzemeden siber güvenliğe çok çeşitli stratejik alanlarda milli ve özgün teknolojiler için Ar-Ge faaliyetleri yürütüyor. Akademik Ar-Ge ve özel sektör destekleriyle bugüne kadar 36 binden fazla projeye 18 milyar liranın üzerinde hibe desteği sağladık. Gençlerimizin teknoloji ve yenilik odaklı iş fikirlerinin hayata geçmesi için 6 senede bin 94 girişime 112 milyon lira sermaye katkısı verdik."

Varank, yakın zamanda iki "vizyoner" program başlattıklarını hatırlatarak, bu programlardan ilkinin Sanayi Doktora Programı olduğunu, bununla sanayi sektöründe nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesini ve istihdamını teşvik ettiklerini anlattı ve "Buna göre, 33 üniversitenin 77 firmayla yaptığı 120 farklı iş birliği projesini destekleyeceğiz. Böylelikle, 517 doktora öğrencisi yetiştirilecek. Bu öğrenciler mezun olduktan sonra da 3 yıl boyunca istihdam desteği alabilecekler." değerlendirmesini yaptı.

İkinci projenin de Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı olduğunu aktaran Varank, "Amerika, Avrupa ve Asya’nın saygın üniversitelerindeki Türk ve yabancı akademisyenlerden her gün programla ilgili sorular alıyoruz, heyecanlarına bizzat şahitlik ediyoruz." ifadesini kullandı.

Varank, iki programın milli teknolojilerin gelişimi ve ekonomik değere dönüşümü açısından önemli bir rol oynayacağını belirterek, karşılaştıkları yoğun ilginin Türkiye'de bilim yapma atmosferine yönelik temelsiz eleştirilere en güzel cevap olduğunu dile getirdi.

Türkiye'de bilim ekosisteminin Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde son 16 yılda desteklendiğine dikkati çeken Varank, "İdeolojik saplantılarla kendi ülkesini karalamaya çalışanlara inat herkes biliyor ki bilim yapmak isteyene Türkiye'nin kapıları ve imkanları sonuna kadar açık. Verdiğimiz destekler, ilan ettiğimiz programlarla Türkiye'deki bilim altyapısını güçlendirmeye devam edeceğiz." dedi.

Varank, TÜBA'nın bilimsel düşünce ve başarının özendirilerek geliştirilmesi, bilim temelli danışmanlık ve uluslararası temsil görevlerini başarıyla yerine getirdiğine işaret ederek, akademinin bilim insanlarının gönüllü katkılarıyla bilim eğitimi, kök hücre, gıda ve enerji gibi alanlarda faaliyetlerini sürdürdüğünü anlattı.

“TÜBA- Türk-İslam Bilim Kültür Mirası”
Önemsedikleri çalışmalardan birinin de Cumhurbaşkanlığı himayesinde yürütülen "TÜBA Türk-İslam Bilim Kültür Mirası Projesi" olduğunu vurgulayan Varank, bu projenin genç nesillerin atalarının düşünce tarihine sunduğu katkıları öğrenmeleri ve kendi araştırmalarında kullanmaları açısından oldukça faydalı bir girişim olduğunu bildirdi.

TÜBİTAK ve TÜBA'nın gücünü ve prestijlerini daha da artıracak destekleri devam ettireceklerini belirterek Varank "Bu güzide kurumlarımız, yalan yanlış haberlerle bilinçli bir şekilde yıpratılmak isteniyor. TÜBİTAK'tan geri çevrilip, Harvard Üniversitesi’nde sözüm ona yarışma kazanan proje haberleri gibi doğru olmayan haberler sıkça gündeme getiriliyor. Oysa araştırdığınızda görüyorsunuz ki bahse konu projelerin Harvard ile tek ilgisi okulun kampüsünün kullanılması. Ne üniversite böyle bir etkinlik düzenlemiş ne de bir ödül var. İşin daha da ilginci başka bir kurumun kampüste düzenlediği konferansa, yayını olsun ya da olmasın parasını ödeyen herkes katılabiliyor. Anlayacağınız ortada bir yarışma da yok." dedi.

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar Tören’de yaptığı konuşmasında; Türkiye’nin tüm bilim alanlarını kapsayan millî bilimler akademisi TÜBA’nın “özerk bir istişari bilimsel prestij ve temsil kuruluşu” olarak, 167 yıl önce kurulan ilk Türk akademisi “Encümen-i Dâniş” ile başlayan akademi geleneğini çeyrek asırdır geliştirerek sürdürdüğünü hatırlatarak konuşmasına başladı.

TÜBA, üstün bilimsel başarıları onurlandırma ve ödüllendirme, bilim temelli rehberlik ve danışmanlık, bilimi ve bilimsel çalışmaları ve anlayışı geliştirmeyle ilgili faaliyetleri yanında Türk bilim camiasını uluslararası akademiler dünyasında temsil etmektedir. TÜBA faaliyetlerini; çeşitli çalışma grupları marifetiyle ve çeşitli program ve projeler çerçevesinde, esas olarak seçkin üyeleri ve diğer bilim insanlarının “gönüllü” katkılarıyla yerine getirmektedir.

TÜBA Başkanı Prof. Acar: Akademi’den 2019 yılında “Fuat Sezgin Özel Ödülü”
Üstün bilimsel başarıları ödüllendirme, Dünya bilim akademilerinin en önemli işlevlerindendir. Bu çerçevede TÜBA tarafından, Uluslararası Akademi, TÜBA-GEBİP ve TÜBA-TESEP Ödül programları yürüttüğünü ifade etti ve Moğolistan, Romanya, Singapur ve ABD’nden dört seçkin bilim insanı olan; Bold Luvsandorj ve Vıorel Panaite’ye Jackie Y. Ying’e ve Fatih Mehmet Uçkun’a TÜBA-Uluslararası Akademi Ödülleri’nin; 24 üniversiteden 36 üstün başarılı genç bilim insanına TÜBA-GEBİP Ödülleri’nin, biri “Halil İnalcık Özel Ödülü” olmak üzere, yedi bilim insanına da TÜBA-TESEP Ödülleri’nin takdim edileceğini bildirdi. Bu ödüllerle birlikte, TÜBA tarafından ödüllendirilen bilim insanı ve eser sayısı 888’e yükseldiği bilgisini verdi.

“Fuat Sezgin Yılı” ilan edilen 2019’da ise ünlü İslam bilim tarihçisi; TÜBA Şeref Üyesi Fuat Sezgin adına “Fuat Sezgin Özel Ödülü”nün Akademi tarafından verileceği haberini de duyuran Prof. Acar, Ödül kazanan tüm bilim insanlarını kutladı.

“Ülkemizin seçkin bilim insanları ve bilimsel çalışmalar için bir “cazibe merkezi” olması açısından, ödüller özel bir öneme sahip”
Türkiye’nin topyekün kalkınması ve millî hedeflerimize ulaşması için her alanda bilim, Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerinin son derece önemli olduğunun herkesçe kabul edilen bir gerçek olduğunu vurgulayan Prof. Acar “ Bu konuda, tek bir alanda değil, bütün bilim alanlarında nitelik ve performansın geliştirilmesi; bunun için de, bilim insanları ve kuruluşları için başarıyı özendiren “Uygun bir bilim ve araştırma iklimi”nin oluşturulması, büyük önem taşımaktadır. Bilimsel başarıların geliştirilerek sürdürülmesi ve ülkemizin seçkin bilim insanları ve bilimsel çalışmalar için bir “cazibe merkezi” olması açısından, ödüller özel bir öneme sahiptir. TÜBA, bu konularda üzerine düşen görevleri yapmaya devam edecektir. Türkiye’mizin bilimsel ve topyekün kalkınması ve bağımsızlığı yolundaki gayret ve liderlikleri ile TÜBA’ya, Türk-İslâm Bilim Kültür Mirası Projemize ve Ödüllerimize sağladıkları yüksek himaye ve destekleri için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımızı arz ediyorum. Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mustafa Varank’a ile Ödül programlarımıza ve Akademi faaliyetlerimize katkı sağlayan Akademi üyelerimiz, bilim insanları ve çalışanlarımıza, ulusal ve uluslararası tüm paydaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.” Dedi.

TÜBİTAK Başkanı Prof. Mandal: “Bu törenin Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde gerçekleştiriliyor olması ödüllerimizi daha da anlamlı hale getirmiştir.”
Prof. Dr. Hasan Mandal, törende yaptığı konuşmada, kendisinin de 2005 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülünü almaya layık görüldüğünü hatırlatarak, “Ancak 2005 yılında bu ödülümü Cumhurbaşkanından almam mümkün olamamıştı. Bugün bu törenin Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde gerçekleştiriliyor olması ve daha da önemlisi bu ödüllerin bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından tevdi edilecek olması, ödüllerimizi daha da anlamlı hale getirmiştir. Bunun için şahsım, kurumum ve meslektaşlarım adına Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı.

TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri’ne layık görülen tüm bilim insanlarını tebrik eden Prof. Dr. Mandal, TÜBİTAK’ın 1966 yılından bu yana, 53 yıldır “Bilim, Özel, Hizmet ve Teşvik Ödüllerini”nin verdiğini anımsattı. Ülkemizin 2023, 2053 ve 2071 yılı hedeflerine ulaşabilmesinin, bilim temelli yüksek teknoloji geliştiren ve üreten bir ülke olması ile mümkün olabileceğine işaret eden Prof. Mandal, bu kapsamda TÜBİTAK’a büyük görev düştüğünü dile getirdi. “TÜBİTAK olarak geleceğe yönelik temel stratejimizi araştırma, teknoloji geliştirme ve yenilik ekosisteminde milli hedeflere odaklanmış, nitelikli bilgi ve nitelikli insan üzerine kurguladık” diyerek sözlerine devam eden TÜBİTAK Başkanı, “Buna yönelik bir durum değerlendirmesi yaptığımızda, Kurumum tarafından 2002 yılında 150 Milyon TL destek sağlanırken, 2018 yılında bu destek miktarımız 1.6 Milyar TL’ye ulaşıp 10 katın üzerinde bir artış sağlanmıştır. Bu destekler üniversitelerimizin ve sanayimizin araştırma kapasitesini önemli ölçüde artırmış ve bu doğrultuda 2002 yılında düşük ve orta-düşük teknoloji üreten bir ülke iken, özellikle orta yüksek teknolojide önemli artış sağlamıştır” dedi.

Konuşmaların ardından TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri sahiplerine takdim edildi. Program, fotoğraf çekimiyle sona erdi.