Küresel Salgının Anatomisi  İnsan ve Toplumun Geleceği

Yeni Normal Dönemde Küresel Yönetişim: Uluslararası Kurumların Geleceği

Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan ve çok kısa zamanda tüm ülkelere yayılarak yüzyılın en büyük pandemisine dönüşen COVID-19 salgını, başta dünya sağlık sisteminin işleyişi olmak üzere siyaset, ekonomi ve güvenlik alanlarında küresel yönetişim süreçlerini ciddi zaaflara uğratmıştır. Herkesi hazırlıksız yakalayan sağlık krizi, ülkelerin iç siyasetinde iş başındaki hükümetler; uluslararası politikada ve küresel ilişkilerde ise ilgili uluslararası kurumlar için adeta bir stres testine dönüşmüştür. COVID-19 tehdidiyle mücadelede küresel sağlık rejiminin ana yönetici aktörü olan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), pandemi sürecinde insanların ümit kaynağı ve dayanağı olması gerekirken büyük güçler arasındaki güç mücadelesinin ve siyasi tartışmaların odak noktası haline gelmiştir. Diğer yandan, bir insani güvenlik krizine dönüşen COVID-19 konusunda inisiyatif alması beklenen Birleşmiş Milletler başta olmak üzere BM ailesinin diğer kurumları ile Avrupa Birliği, NATO ve diğer bölgesel uluslararası örgütler de “büyük güçlerin” liderlik rolünü üstlenmemesi sebebiyle COVID-19 pandemisinin yönetiminde etkisiz kalmışlardır. Dolayısıyla küresel yönetişimde yaşanan zaaflar ve aksaklıklar nedeniyle Türkiye gibi birçok devlet salgına karşı kendi milli tedbirlerini ve yöntemlerini belirleyerek mücadele etmişlerdir. Tam da bu nedenle, pek çok gözlemci 1945 sonrasında kurulan liberal uluslararası düzenin COVID-19 sürecinde ciddi yara aldığı ve uluslararası kurumların derin bir meşruiyet krizine gireceği konusunda hemfikirdir. Küresel yönetişim krizi olarak da tanımlanan bu süreçte Türkiye, bir taraftan sahip olduğu güçlü ve modern sağlık altyapısı ile kendi halkının sağlık güvenliğini temin ederken, diğer taraftan da uluslararası sağlık güvenliğine destek sunmak amacıyla diğer ülkelerle ciddi bir yardımlaşma ve dayanışma içine girerek küresel yönetişimde yaşanan krizde çözüm odaklı özgün bir model sunmasıyla ön plana çıkmıştır.

Prof. Dr. Birol Akgün, Dr. Öğr. Üyesi Metin Çelik
DOI: 10.53478/TUBA.2020.040