TÜBA “Geleneksel Tıp ve Tamamlayıcı Tıp Ürünlerinin Ruhsatlandırılması Sempozyumu”nu Gerçekleştirdi

TÜBA “Geleneksel Tıp ve Tamamlayıcı Tıp Ürünlerinin Ruhsatlandırılması Sempozyumu”nu Gerçekleştirdi

TÜBA, bilim temelli rehberlik ve danışmanlık işlevi çerçevesinde; TÜBA Kanser Çalışma Grubu ile Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu’nun ortaklaşa düzenlediği “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Ürünlerinin Ruhsatlandırılması Sempozyumu” Meyra Palace Hotel Ankara’da 9 Aralık 2016’da gerçekleştirildi.

Sağlık Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Yükseköğretim Kurulu (YÖK), eczacılık ve üretime ilgili dernek ve toplulukların yetkilileri, devlet ve vakıf üniversitelerinin öğretim üyelerinden oluşan 200’ü bulan katılımcı ve aynı zamanda konuşmacıya Sempozyum’da yer verildi.

“Sempozyum’da; Geleneksel ve Tamamlayıcı İlaç ya da Ürünler ile İlgili Ülkemizde ve Dünyada Mevcut Uygulamalar ve Ruhsatlandırma Mevzuatı”ndan “Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamalarının Günümüzde Kullanımı ve Sonuçları”na “Türkiye’de Tıbbi Amaçlarla Kullanılan Bitkisel Ürünlerin Mevcut Durumu”ndan Basın ve Medyanın Rolü” oturumlarında pek çok konu başlığı masaya yatırıldı ve ayrıca “Geleneksel ya da Tamamlayıcı İlaç ya da Ürünlerin Ruhsatlandırılması: Tarım Bakanlığı mı, Sağlık Bakanlığı mı?” sorusunun cevabı arandı.

Sempozyum’un açılışı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü ve Konsey Üyesi Prof. Dr. Taner Demirer, TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü ve Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil tarafından yapıldı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan: “TÜBA’mız KHK ile değil de kanunla yönetilir konuma gelecek”
Sempozyum başlangıcının şimdiye kadar hiç görmediği şekilde kalabalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Ersan Aslan, katılımın takdire şayan olduğunu söyledi.

“TÜBA, Bakanlığa değil doğrudan Sayın Bakan’la ilişkilendirilmiş bir kurumdur. Bunu özellikle belirtmek isterim. TÜBA’nın en önemli görevlerinden biri bilimsel çalışmaları ve bilim insanlığını özendirmektir. Özendirmenin sonucundaki ödüllendirme görevi bir de ömrünü burada hasretmiş olan Şeref Üyesi adını verdiğimiz üyelerimizi onurlandırma görevi söz konusu. Özendirme, onurlandırma ve ödüllendirme işlevlerini gerçekleştiren TÜBA, hem ulusal hem de uluslararası anlamda önemli görevleri yerine getirmektedir. Bu sempozyumla birlikte özendirme görevini yerine getiriyor. Yapılan bütün çalışmalarda hem bakanlık bürokrasisi olarak hem de Sayın Bakanımızın desteğiyle TÜBA’mızın önündeki küçük taşları kaldırmak için gayret sarf ediyoruz. Kanun çalışması üzerinde çalışmalarımız sürüyor, önümüzdeki dönem içinde bu çalışmaları bir noktaya getireceğiz. TÜBA’mız KHK ile değil de kanunla yönetilir konuma gelecek. Bu çalışmalarda Bakanımız ve Bakanlığımızın destekleri TÜBA açısından önemli olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü özerk kuruluş ya da kamu kuruluşu; hepsinin kanuni bir mevzuat destekleyicisinin olması gerekiyor.”

Güncel tıptaki gelişmelerin yadsınamayacağını vurgulayan Prof. Aslan, özellikle kanser hastalığı konusunda çare arayan kişi sayısının herkesin bildiği üzere  “denize düşen yılana sarılır” misali hiç de az olmadığının altını çizdi ve “Bu sarılma noktası salondaki herkesin de düşündüğü gibi elbette bilimsel olacak. Bu bilimselliğin bir tarafında araştırıcılar ve bilim insanları gerekli çalışmaları, diğer tarafında ise kamu üzerine düşen düzenlemeleri yapacak.” dedi. Prof. Aslan, konuşmasına konu hakkında verdiği örneklerle devam etti.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil: “Tüketicinin bilinçlendirilmesi çok önemli”
Dr. Pakdil konuşmasına bakanlık olarak gıdanın temini ve sağlıklı bir şekilde vatandaşlara ulaştırılması noktasında sorumluluklarının farkında olduklarını dile getirerek başladı ve “Türkiye’nin toplam alanı 780 bin km2. Bu alanın 1/3’ünde tarımsal faaliyet gerçekleştiriliyor. Fakat bu oran dünya ortalamasının çok üzerinde; böyle bir tarım arazisine sahip olmak sadece kendi insanlarımıza değil dünyanın başka ülkelerinde yaşayan insanlara karşı da yükümlü kılıyor.” dedi.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp ürünleri konusunda yapılan reklamların özellikle takip edilmesine yönelik Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın görevlendirmeleri olduğunu vurgulayan Müsteşar Yardımcısı Dr. Nihat Pakdil, ilgili birimlere bu tip faaliyetlerin engellenmesi için çaba içerisinde olduklarını dile getirdi. Halkın menfaat çerçevesindeki yaklaşımlara maruz kalmasını engellemenin öncelikle tüketiciyi bilinçlendirmekten geçtiğini söyledi.

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü ve Konsey Üyesi Prof. Dr. Taner Demirer ile TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü ve Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin’in yer aldığı basın toplantısında ortaya çıkan sonuçlar üzerinde duruldu.

Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar: “Her şeyden önce hangi ürünün gıda takviyesi hangi ürünün ilaç olduğunu ayırmak gerekiyor”
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, sempozyumun değerlendirilmesine dair yaptığı açıklamada şu şekilde konuştu; “Başta kanser, obezite gibi pek çok hastalıkla giderek çok daha sık karşılaşılıyor. Bunların tedavisinde modern tıbbi yöntem ve ilaçların yanı sıra son yıllarda büyük bir pazar haline gelen geleneksel ve tamamlayıcı tıbbi ürünlerin büyük ilgiyle karşılanıyor ve yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bu ürünlerin “gerekli bilimsel uygun üretilip üretilmediği, iddia edildiği gibi yeterli faydayı sağlayıp sağlamadığı, bahsi geçen tedavinin gerçekleşip gerçekleşmediği” gibi birçok noktada ciddi tartışmalara açık bir konu. Dolayısıyla burada bir istismarın olduğu çok açık; kontrol dışı birçok girişim var. Bu ürünlerin modern tıbbın ve eczacılığın ürünü olan ilaçlarla etkileşimiyle birlikte hiç umulmadık, hatta ölümle sonuçlanan etkiler göstermesi ciddi bir sorun.

Bu önemli konunun ilgili tüm paydaşlara Sağlık Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türk Eczacılar Birliği ve geleneksel ya da gıda takviyesi şeklinde adlandırdığımız ürünlerin üreticilerinin temsilcileri ve çeşitli üniversite ve kurumlardan gelen bilim insanlarıyla konuyu masaya yatırdık ve temel olarak da “bu ürünlerin ruhsatlandırılma çalışması için ne yapılmalı?” sorusunun cevabını aradık. Ayrıca; “Bir ruhsatlandırma ve denetim süreci var mıdır? Yoksa formalite olarak mı kalıyor? Ruhsatlandırma sürecinde ürünlerin içerisindeki etken maddeler tespit edilmekte midir, kontrol edilmekte midir?” Konu hakkında dünyadaki uygulamaların durumu gündeme getirildi. Birbirinden çok farklı aktörlerin haliyle birbirinden çok farklı görüşleri söz konusuydu. Şunu söylemeliyim ki; özellikle burada geleneksel ve tamamlayıcı tıp ürünleri ve yanı sıra gıda takviyelerinin ve belki ya da ilaveten gıda takviyelerinin ve ilaçların iyi tanımlanmasının önemi ortaya çıktı. Bu konuda bir karmaşa söz konusu; Sağlık Bakanlığı’nın izniyle üretilen bir ilacın belli bir süre sonra gıda takviyesine dönüşüp dönüşmemesi konusu tartışma yaratan örneklerden biriydi. Dolayısıyla; neyin ilaç neyin ise gıda takviyesi olduğunun alt ayrımlarıyla iyi tanımlanması gerekliliğinin altı çizildi. Eczacılık, tıp ve sağlıkla ilgili fakültelerde özellikle geleneksel ve tamamlayıcı tıp ürünlerinin eğitim müfredatına dahil edilmesi gerektiği ve bu işin bilimsel bir temele kavuşturulması vurgulandı. Bu ürünler ve tedavilerle ilgili ar-ge çalışmalarının kontrollü bir şekilde yürütülmesi vurgulandı. Bunun tıbbi, bilimsel alt yapısı olmayan kişi ve kurumların eline bırakılmaması devletin konuya müdahale etmesinin önemi net olarak görüldü. Özellikle geleneksel ve tamamlayıcı tıp ürünlerinin çok disiplinli bir şekilde ele alınmış olması çok önemli. Özellikle üniversite ve akademik merkezlerde bu yöntemlerin klinik uygulamaları çerçevesinde klinik çalışmalarının yapılması ve üretim ile ruhsatlandırma süreçlerine bu sonuçların yansıtılması ihtiyacı görüldü. Endikasyonları belirtilerek kullanılması önerilen ürünlerin yine iyi üretim koşulları içerisinde üretilmesi ve bu süreç boyunca Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmesi gerekliliği açığa çıktı. Eğer konu sağlık ise, sağlığın korunması ya da hastalıkların tedavisi ile ilgili açıklanıyor ise ruhsatlandırma yetkisinin Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmesi ve ilgili süreçlerin takip edilmesinin daha uygun olacağı görüldü.

Prof. Dr. Taner Demirer “Modern tıbbın alternatifi olmaz”
TÜBA Kanser Çalışma Grubu Yürütücüsü ve TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Taner Demirer, bu tür ürünlerin çoğunun kanserle ilişkilendirilerek piyasa sürüldüğünü; dünyada kansere yapılan yıllık harcamanın 1 trilyon lira, Türkiye’de bu rakamın 3 milyon dolar olduğunu söyledi. Prof. Dr. Demirer Türkiye için bu rakamın 2030’da 9 milyar dolara çıkacağını dile getirdi.

“Bugün itibarıyla ABD’de insanlar kendi ceplerinden alternatif tıp ürünlerine yılda 34 bin dolar harcıyor. Dünya genelinde kanser hastalarının %40’ı onkologlarından habersiz bu ürünleri kullanıyor. Gıda takviyesinin yanı sıra bir de ilaç olarak kullanılmak üzere dozu da belirtilerek ambalaj içerisinde verilen ürünler söz konusu. Bu ilaçlar hastalar tarafından çoğu zaman kemoterapi sırasında kullanılıyorlar. Bu ilaçlar bazen hiç beklenmedik bir şekilde bizim kullandığımız kemoterapi ajanlarının etkilerini azaltıyor. Bazen ilacın metabolizmasını hızlandırıyor, bazen azaltıyor bazen de yan etkilerin ortaya çıkmasına sebep oluyor.”

“Alternatif ürünler, aslında alternatif değil tamamlayıcı ürünlerdir”
“bu ürünlerin ülkeye girişinde kontrol edilmesi gerekiyor; ürünün üzerinde içeriğine dair yazılan maddeler belirtilen oranlarda bulunuyor mu? Bu ürünler nerelerde üretiliyor? Bu üretim alanları kontrol ediliyor mu? Dünyada bu ilaçlara karşı hangi prensip ve yöntemler uygulanıyor?” Bizim bugünkü toplantıda edindiğimiz intiba bu ajanların Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması, uygun gıda takviyelerinin de yine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmesine dair. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ruhsatlandırma yapmıyor, onaylıyor. Sağlı Bakanlığı ruhsatlandırıyor. Biliyorsunuz ruhsatlandırmada “etkin denetim söz konusu, iyi tıp uygulamalarına göre değerlendirmeler, geri ödeme planı gibi” bu süreç çok farklı aşamalardan geçiyor. Alternatif ürünler, aslında alternatif değil tamamlayıcı ürünlerdir. Modern tıbbın alternatifi olmaz. Genelde modern tıbba ilaveten alternatif denilen ürünlerin Sağlık Bakanlığı tarafında ruhsatlandırılarak etkin bir şekilde denetlenmesi ve en önemlisi eczanelerde satılması gerekiyor. Eczacılar dört yıllık eğitimlerinin iki yılı boyunca tıp fakültelerinde olmayan bitki terapisi hakkında eğitiliyorlar.

Tamamlayıcı tedavilerin tıp fakültelerinde eğitim müfredatını koyulması şart
Çok disiplinli bir şekilde doktor eczacı, kimyager ve biyologlar tarafından bu ilaçların değerlendirilmesi, çalışmalarının yapılması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı Alternatif Tıp Daire Başkanlığı bu konu hakkında yeni bir yönetmelik hazırlandığı söylendi. Bu sayede bu çalışmaların bu ürünlerle nasıl yapılması gerektiği çok daha net olacak.

Prof. Dr. Kazım Şahin “Tıp fakülteleri içerisinde Beslenme Bilim Dalı kurulmalı”
TÜBA Gıda ve Beslenme Çalışma Grubu Yürütücüsü ve TÜBA Asli Üyesi Prof. Dr. Kazım Şahin, toplantıda yaptığı açıklamada özellikle konu hakkında ar-ge çalışmalarına ihtiyacımız olduğunun altını çizdi. Prof. Şahin sözlerine şöyle devam etti “Örneğin yakın zamanda ıhlamurda afrotoksin ürediğine dair haberler söz konusu; bu, ıhlamuru depolama koşullarının iyi olmadığını gösteriyor. Bütün bu ürünler eczanelerden satın alınmalı.

“İhtiyaç dışında alınan ürünler toksik etkiye neden olur”
Gıda supplementleri söz konusu olduğunda Tarım Bakanlığı, söz konusu ilaç olduğunda ise Sağlık Bakanlığı ruhsatlandırma yapıyor. Bu ürünlerin kontrolsüz, rastgele kullanılması çok zarar verici olabilir. İhtiyacımız olmadığında nasıl ilaç almıyorsak, ihtiyacımıza uygunluğun dışında bu ürünleri kullanmak çok yanlış. Yeterli dozda alınması da çok önemli. Örneğin kanımızda likopen adlı madde yetersizse domates yiyebiliriz ama bu tür bir problem yok ise bunu yemenin hiçbir anlamı yok. Yapılan en önemli yanlışlardan birisi gereksiz yere alınan ürünler. Bu yanlış toksik etkiye neden olabilir. Bu nedenle destekleyici bu ürünler modern tıbba danışmadan kullanılmamalı.”

Prof. Şahin dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de tıp fakülteleri içerisinde Beslenme Bilim Dalı’nın kurulmasının çok önemli olduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

Hazırlanan rapor kamuoyu ile paylaşılacak
Alternatif tıp ürünlerinin kanser ve çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanımı, bütün dünyada; bilimsel çevrelerde ve medyada en çok tartışılan konu olarak gündemde yerini korumaya devam ediyor. Alternatif ve tamamlayıcı tıp ürünlerine bu anlamda ilginin her geçen gün giderek artıyor olması bu yüzyılda olduğu gibi gelecek yüzyılda da dünya gündemini meşgul etmeye devam edeceğine işaret ediyor.

Bu doğrultuda TÜBA-Kanser ve Gıda-Beslenme Çalışma Grupları, konuyu tüm uzmanları ile birlikte tüm detaylarını göz önünde bulundurarak değerlendirecek. Sunumların yanı sıra interaktif tartışma ve katkılara da yer verilecek olan Sempozyum’da gerçekleştirilen sunum ve tartışmalar rapor haline getirilerek kamuoyuyla paylaşılacak. Rapor, tüm üniversitelere, hastanelere, Sağlık Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ve konu ile ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilecek.